7 Mart 2012 Çarşamba
Bugün Kadınların Günü
Bugün Dünya Kadınlar Günü... Bugünü Türkiye'de ve dünyada acı çeken, ezilen, sosyal hakları ve yaşam hakları elinden alınan, aşağılanan, işkence gören kadınlara adıyorum... Aşağıda çok sevdiğim arkadaşım Zümrüt Sönmez'in bir yazısını sizinle paylaşmak istiyorum...
Hangi Kadınların Günü?
Bugün 8 Mart.
Yani, dünya kadınlar günü.
Bir şekilde kurgulanmış, her ağrıya uygun aspirin misali günlerden bir gün.
Meseleleri küçük parçalara ayırıp kolayca göz ardı edebilmenin modern yöntemlerinden.
Şu an yerleşik her sistemde istisnasız sömürülen, bir şekilde evsiz bırakılan, alet olan kadın; çeşitli tasavvurlar içerisinde, çeşitli kimliklerde; her biri kendisine dayatılan ya da bir şekilde içine doğduğu hikayenin silik karakteri. Farklı ülkelerde birbirinden farklı yaşam şartlarına, farklı muamelelere maruz kalan, farklı kültürler içerisinde kimlik olarak da birbirinden farklı konumlandırılan, kuşbakışı bir değerlendirmeyle bile yüzbinlerce “kadın” tanımı yapılabilecekken, dünya kadınlar günü hangi dünyanın kadınlarının?
Bir zaman dilimine sahip olmak ona hakim olma gücünü (dönüştürücü manada) elinde bulundurmayı gerektirir ve hakim olmak için önce kendi aslına vakıf olmak gerekir. İnsan zihnini, her zeminde farklı duran suretleri mutlaklaştırmaya güden Modernizm, onun aslına dair bilgisini örtmüş, bir diğer ifadeyle dönüştürmüştür. Her neyi olursa olsun en iyi bilen onu yaratandır, kadın ve erkek insanı okumak gereken yer de orasıdır. Aslı okumak gereken satırlar asıl olan satırlardır deyim yerindeyse. İnsanın kendini başlangıç noktasından okuması, hayat içerisindeki kadın ya da erkek rolünü bu bilgiyle sahiplenmesi gerekir. Kendini bilmek, kendinden çıkanı bilmek yani bahsettiğim hakim olma gücünün ta kendisidir. İnsan kendine, eylemlerine, yaşadığı her âna ancak bilinçle nüfuz eder, öyle ki; âna nüfuz etmek, her günün hakkını vermek demektir. Bu da, kadın ve erkek olmaklığı da içinde barındıran insan sorumluluğudur.
Dünyanın uzak –yakın tarihini göz önüne getirdiğimizde, iyi-kötü yaşanmış ama yaşanmışlığı sahipsiz kalmış, kimsenin üstüne alınmadığı bir yığın “gün” varken, hangi bilinç bir günü her şeyiyle sahiplenmeye gönüllü olur?
Öğretmenler, anneler, babalar, sevgililer, kadınlar; insanlık sorununu, insan hakları sorununu kendilerine lütfedilmiş 24 saatte, kendi perspektiflerinden, göreli hassasiyetleri ile değerlendirecek, kendince (teoride) çözümler bulacak, deyim yerindeyse biraz da bununla oyalanacak.
Kadınların sorunları, özde insanlık sorunu iken, kadınlar için özelde iyi bir şeyler yapmak için bile meseleyi genel itibariyle “insan” olgusu üzerinden değerlendirmek gerekirken, “Dünya Kadınlar Günü” neyin fidyesi?
Bu günü kendileri için lütuf sayanlar bir yıl biriktirdiklerinin şaşkınlığıyla hangi yarayı kapatabileceğini düşünüyor?
Filistin’de her geçen gün Allah için feda eden, Irak’ta haykıran, Doğu’da kurban olan, Batı’da kariyer yapan, çalışan, çalıştıran, eğlenen, ağlayan, doğuran, öldüren vs. Takvimler neyi gösterirse göstersin, her biri farklı coğrafyalarda, farklı tarihleri yaşayan, farklı dünyaların kadınları onlar.
Hal böyleyken; acaba bugün, kimin günü?
Zümrüt Sönmez
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder